ŞİRKETLERİMİZDEKİ TEK GERÇEK “BİLGİ”, EN DEĞERLİ VARLIĞIMIZ İSE “İNSAN KAYNAKLARI”

Okan Konyalıoğlu – Askon Demir Çelik San. ve Tic. AŞ. Genel Md.

Kaynak: Dünya Gazetesi

https://www.dunya.com/kose-yazisi/sirketlerimizdeki-tek-gercek-bilgi-en-degerli-varligimiz-ise-insan-kaynaklari/619886

İş hayatımda edindiğim en temel tecrübelerden birisi “ben artık piştim” diyebilmenin mümkün olmadığı. Hepimiz zaman içerisinde “tecrübe” ile olgunlaşıyoruz ve tecrübenin de temelinde “bilgi” yatıyor. Veri madenciliği denen bilgininin yolculuğu ise veri ile başlıyor ve veriden bilgiye, bilgiden bilgi birikimine, bilgi birikiminden de bilgeliğe doğru gidiyor.

Bilgelik kısa zamanda değil, tevazu ile birleşerek çok uzun zaman dilimlerinde oluşuyor ve bizlere stratejik kararlarımızda yol gösteriyor. Hatalarımızla da pişen bir yolculuk bu, Nelson Mandela’nın “Ben hiçbir zaman kaybetmedim; ya kazandım, ya da öğrendim” sözü bu anlamda hayata ışık tutuyor adeta.

İşletmelerimiz de canlı varlıklar ve bu yönüyle öğrenen organizasyonlar. Öğrenen organizasyon; olan biten her şeyin farkında olan, işlerine bağlı, potansiyelinin tamamını kullanabilmenin yollarını arayan, takım arkadaşlarıyla anlamlı bir hedefi ve vizyonu paylaşan bireylerden oluşan, kendi geleceğini kendisi oluşturmak isteyen organizasyon aslında.

Öğrenen bireyden öğrenen organizasyona geçtiğimizde başarının anahtarları daha berraklaşmaya başlıyor. Böylelikle stratejik bakış açısı gelişiyor ve çizdiğimiz iş rotalarımız daha da anlamlı ve doğru hal alıyor. Sonuçta da günümüzün en önemli sorunu VUCA daha öngörülebilir ve yönetilebilir oluyor bizler için.

Ben hayatım boyunca “arzu ettiğim hedefime ulaştım artık” dediğim her aşamada o zirvenin arkasında aşılacak daha büyük ve yeni zirveler olduğunu gördüm. Her yeni tepeyi aşabilmenin ise kendim dâhil sürekli öğrenen iyi ekipler ile başarılabileceğini, kurum kültürü ile birlikte şirketlerimizin en değerli varlığının mizan-gelir tablosu-bilanço değil “insan kaynakları-İK” olduğunu öğrendim.

İşçi, mesai, özlük hakları terminolojisi ile yoğun “personel yönetimi”nden “stratejik insan kaynakları yönetimi”ne geçişim de paradigmamdaki bu değişiklikle başladı.

İnsan kaynaklarımızın tamamını, en yeni arkadaşımızdan en kıdemlimize kadar “stratejik İK” ile buluşturduğumuzda, güncel bilgi ile donatabildiğimizde uzun soluklu başarı ve mutluluk kendiliğinden geliyor. Şirketlerimiz de, şirketlerimizin değeri de büyüyor. Bunu gerçekleştiremediğimizde ise yürüyen merdivene tersten binmiş gibi, adım atıyor ancak, ileri değil geriye gidiyor oluyoruz. Bu da işletmelerimizdeki entropinin başlangıcı oluyor maalesef.

İşletmelerin sağlığı için insan kaynakları yetenek yönetimini layıkıyla yapmak kadar işverenlerin kendilerini güncel tutabilmeleri ve farkındalık geliştirebilmeleri de çok önemli. Farkındalık ise günlük hayatta davranışa dönüşmesi halinde anlamlı. Verinin eyleme dönüşümü de diyebileceğim bu farkındalığın artması için işverenlerin de en azından yılda bir hafta veya belli bir süre kendilerini güncel bilgi ile donatmalarına yönelik eğitimler alması, kendilerini bireysel gelişim kampına çekmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çoğunluğunu aile şirketlerinin oluşturduğu KOBİ’lerimizde işverenler, aile üyeleri kendilerini bilgi ile tazeliyor, geliştiriyor, edindikleri bilgiyi farkındalığa ve davranışa dönüştürme becerisi gösterebiliyorsa, profesyonel yöneticiler şirket vizyonuna daha fazla sahip çıkıyorlar. Dolayısıyla topyekûn bir gayret ve inanmışlıkla şirketler bugünü mutlu kapatırken, geleceği de daha sağlıklı tasarlayabiliyorlar.

İçinden geçtiğimiz pandemi döneminde ve sonrasında da güncel bilgiye erişme, bilgiyi toplama, saklama, ayıklama, analiz etme, değerlendirme, aksiyon alma süreçlerini dijital dönüşümle besleyebilen ve karar destek sistemlerini uçtan uca bu metodoloji ile şekillendirebilen işletmeler orta ve uzun vadede daha mutlu ve başarılı olacaklardır.

Bu kapsamda; işveren-iş yeri-çalışan-toplum ilişkisi içerisinde toplam faydayı ve karşılıklı değer zincirini destekleyecek her türlü strateji ve politikada bilgiyi ve insanı merkeze koyan yönetim anlayışı bundan sonra şirketlerimizin ihtiyacı değil kaderi olacaktır.